Kilometrekareye düşen insan sayısının 2.987 olduğu İstanbul’un bir halk sağlığı sorunu olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Nispeten tenha olan Çatalca, Silivri, Şile, Arnavutköy ve Beykoz’u yüzölçümleri ve insan popülasyonu ile İstanbul’dan ayrı tutun, geriye kalan alanda kilometrekareye düşen insan sayısı 8.139’dur. Yoğun betonlaşmanın olduğu mahallelere girdiğinizde istifleme aşikardır.  Kilometrekareye düşen insan sayısı Zeytinburnu Yeşiltepe’de 96.567, Esenler Fatih’te 86.562, Güngören Mareşal Fevzi Çakmak’ta 86.603, Esenler Nene Hatun’da 86.504, Bağcılar Yenigün’de 84.843’tür.

İstanbul, 2019 yılı sonu itibarıyla 15.519.267 nüfusla Türkiye nüfusunun %18,6’sına sahip olmasına karşın, 3 Nisan 2020 tarihinde Türkiye’de tespit edilen koronavirüs vakalarının %60’ına ev sahipliği yapan dev bir petri kabıdır. İstanbul nüfusu, Ankara nüfusunun 2,7, İzmir nüfusunun 3,5 katıdır. Bu böyleyken İstanbul’da ki koronavirüs vakası Ankara’daki vaka sayının 14, İzmir’deki vaka sayısının 11 katıdır. İstanbul’un matematiği de istatistiği de felakettir ve İstanbul, popülasyon yoğunluğuyla, evine ekmek götürmek için sokaklarda, toplu taşımalarda, servislerde ve fabrikalarda iç içe olan yoksul emekçilerin çokluğuyla,  evsizleriyle, sınır kapılarında politik malzeme olarak kullanılmaya elverişli yarım milyonu aşmış göçmen ve sığınmacılarıyla ve üçüncü havalimanındaki sirkülasyonla kendine insan türünden konak arayan her parazit için bir cennettir.

İstanbul, komşusu açken gökdelen dikenlerin şehridir. İstanbul, Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliğinin merkez üssüdür. Sıfıra yaklaştıkça “gelir dağılımında eşitliği”, 1’e yaklaştıkça “gelir dağılımında adaletsizliği” ifade eden “gini katsayısı” Türkiye’de 2018 itibarıyla 0,408 iken bu değer Tunceli’de 0,305, İstanbul’da 0,444’tür. En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirinin, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirine oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı Türkiye genelinde 7,8 iken yine bu değer Tunceli’de 4,5, İstanbul’da 8,6’dır. İstanbul, en çaresiz insanları en tehlikeli işler için ikna eder.  Yükselen beton bloklar göğü delerken düşen işçiler toprağa gömülür. İstanbul’da 2018’de iş cinayetlerinin %41’i inşaat sektöründedir. Sadece bu sektörde en az 92 işçi yaşamını yitirmiştir.

Üçüncü havalimanı, sadece Ocak-Şubat aylarında, 50.637’si dış hatlar olmak üzere 66.649 sefere ev sahipliği yaptı. 60 günde dış hatları kullanan yolcu sayısı 7.519.008. Her insanın gelip gittiği coğrafyalardan herhangi bir mikrobu taşıma ihtimalini düşündüğümüzde ve 2019 yılının Aralık ayındaki dış hat yolcularını da dahil ettiğimizde kısa bir zamanda 11.595.932 risk unsuru. Bir de bunlar sadece yolcu, birçok yolcunun uğurlayanlarını, karşılayanlarını, ayrıca iç hatlardaki dolaşımı ve havalimanı çalışanlarını hesaba kattığınızda, Eminönü’nde az önce tokalaşıp konuştuğunuz kişinin, Polinezya’nın Samoa adasından okyanus aşırı yolculuğa çıkmış bir bakterinin sizden önceki konağı olma ihtimalini küçümseyemezsiniz. Bir havalimanı ne kadar büyükse, bir havalimanında sirkülasyon ne kadar fazlaysa o havalimanı o ülkenin halk sağlığı için o kadar tehlikelidir.

Türkiye’de 2019 yılı sonu itibariyle trafiğe kayıtlı motorlu taşıt sayısı 23.156.975’dir. Bu taşıtlardan İstanbul trafiğine kayıtlı olanların sayısı ise 4.190.910’dur. Park halindeki bir otomobil yaklaşık 11 metrekare alan işgal eder. İstanbul’daki tüm motorlu taşıtların bir otomobil olduğunu varsaysak ve bunları birbirine sıfır park etsek İstanbul’dan çaldıkları alan en az 46 kilometrekaredir. Bu 710.820 kişinin yaşadığı Ümraniye ilçesinin yüzölçümü kadardır.

Ortalama 70 kg bir insanı taşımak için ortalama 2000 kg’lık motorlu taşıtların şehir içerisinde insanların arasında dolaşmasının sermayenin keyfiliğinden başka makul bir izahı yoktur.  Şehirde kendisine 30-40 metrede bir kesintiye uğrayan sırat köprüsü kıvamında kaldırım uygun görülen insanın her an kaldırıma çıkmış bir halk otobüsünün saldırısına uğraması işten bile değildir. İstanbul’da 2018 yılında 192 insanımız yaya olduğu halde motorlu taşıt saldırısıyla yaşamını yitirmiş, binlerce insanımız da yaralanmıştır. İstanbul’da, egzozundan karbon salınımı yapan milyonlarca kızgın motorlu cinayet aletinin yanı başında yaya olarak yürümek Rus ruleti oynamak gibidir. Sadece 2018 yılında İstanbul’da meydana gelen trafik kazası sayısı 311.480’dir. Günlük kaza ortalaması 853’tür.

İstanbul, “sokak ortasında cinayetler” şehridir. 2018’de 314 cinayet işlenirken, 2019’da 282 insan öldürülmüştür. Yine İstanbul’da 2018’de 432 intihar yaşanmıştır.  Çağlayan Adalet Sarayı, 343.000 metrekare ile Avrupa’nın en büyük adliyesidir ve bu İstanbul’da “asayiş ve huzur” hakkında gözle görülen en büyük veridir.  Toprak kaybedilmiştir, trafiğe stres ekeriz.

Kurak mevsim geldiğinde Serengeti Vadisi’nden Masai Mara’ya uzanan büyük göç başlar.  Otçullar ne kadar seri ilerlerse ilerlesinler, yolda büyük kediler onlar için sürprizler hazırlamışladır.  Ayrıca köprü kurmadan geçecekleri nehirde sinsice süzülen timsahlar vardır. Zayiatlar verilir ama yine de sürünün büyük bir kısmı Masai Mara’ya ulaşır. Eylül’den itibaren tekrar Serengeti’ye dönüş yolculuğu başlar. İstanbul Boğazı’ndan geçerken köprü kullanılır.  Zaten Boğaz’ın sularında timsah da yoktur ama İstanbul’un geri dönüşü de yoktur. İstanbul Anadolu’nun felaketidir.

İstanbul’da çayırın, çimenin, çiçeğin kokusunun en iyi alındığı, yeşilin farklı tonlarında ağaçların olduğu, kuş cıvıltılı mekânlar mezarlıklardır. Yaşam mezarlıklardadır, ötesi asfalt, beton, mazot, benzin, klakson, motor gürültüsü, insan öğüten fabrika uğultusu.

İstanbul’un geri dönüşü yoktur. Köylerde açlık vardır. İstanbul’da pandemi. Servet sahipleri, gökdelen tepelerine oturmuş Serengeti vadisinden gelen körpe otçulları bekleyen etoburlardır. Yoksullarda timsahlara yem olmadan, Mara’yı geçebilme umudu.