İsmail Müftüoğlu "Hukuk Herkese Lazım/Af Husumetin Kılıcıdır" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Hukuk zalime de mazluma da lazımdır. Zira gün döner, devran döner, yönetenler de yönetilenler de gerektiğinde mahkemeye koşar, adalet ister. Çünkü: “El-adl-ü esasü’l mülk vez-zulmü fesadü’l mülk.” Yani devletin temeli adalettir, zulüm de temeli ifsat eder. Onun için temeli zarardide eden her türlü tasarruftan uzak durulması gerekir.
Güçlü olanlar da adaleti gözetmeli, hukuka uymalı, güçsüz olanlar da rahatça hakkını alabilmelidir. Hiç kimse kuvvet, haktır diyemez. Çünkü kuvvetli olan sadece haktır. Bunun idraki içinde olmayanlar, kendilerini koruma adına hukuki düzenlemeler yaparlar. Böylece kendilerini sağlama almaya çalışırlar. Kendilerine karşı çıkanları, söz söyleyenleri susturmak için ellerinde bulunan devlet gücünü kullanırlar.
Antidemokratik devletlerde bu uygulamalar geçerli olabilir ama demokratik hukuk devletlerinde bu uygulamalar geçerli olamaz. Çünkü hukuk devletlerinde, meşru ölçüler içinde parti başkanları ve sözü olan herkes konuşabilir, yorum yapabilir, makale de yazabilir. Buna mukabil muktedir olanların, kanuni düzenlemeleri zorlayarak, sonuç almaya çalışmaları antidemokratik bir anlayıştır.
Siyasetle uğraşanlar tehdit altında olmadan düşüncelerini ifade edebilmelidir. Ancak ülkemizde gördüğümüz manzara, maalesef bunun tersidir. Çünkü ağzını açanların baskı ile ağızları kapatılmaktadır. Bu gidiş, hukuki olmaktan uzaktır. Aslında meşru hukuk düzeninde herkes fikrini açıklayabilmeli, televizyonlarda program yapabilmelidir. Ama müstebit idarelerde buna imkân verilmez. Çünkü bütün uygulamalar hukuk dışıdır.
Siyasetçi rahat konuşamaz ise, buna mukabil hep tek kişi konuşursa, gerçekleri görmek, onları ifade etmek güçleşir. O zaman da tekdüze bir anlayış yayılır, bu da milleti mutsuz eder.
Aslında herkes konuşmalı, bildiklerini dillendirmelidir. Çünkü farklı söylemler sayesinde hakikat daha kolay ortaya çıkar. Böylece millet soluklanmış olur. Ama bunun aksi olursa millet münkesir olur, konuşamaz, lâl olur. Milletin korku içinde yaşaması sıkıntılara sebebiyet verir. O zaman da kendini ifade edebilmek için sokaklara dökülür, taşkınlıklarda bulunur, ortam gerilir. Şer güçler ortaya çıkar, sokaklar, meydanlar kirlenir.
Menfi olayların gerçekleşmemesi için fikri hür, zikri hür insanların doğruları korkmadan haykırması gerekir. Her konuda hukuk hatırlatılmalıdır. Bir ülkede siyaset alanı daraltılırsa, baskı altına alınırsa, sosyal patlamalara neden olur. Bundan da herkes zarar görür, cezaevleri yeniden dolar, sistemin ağaları da keyfine bakar.
Hemen belirtelim ki, bu gibi antidemokratik uygulamalar siyasetin vazgeçilmez dalaşmalarından neşet etmektedir. Hukuki düzenlemelerin göz ardı edilmesinden siyasi kaos oluşur, fırsat kollayanlar da hemen ‘şak’ diyerek idareye el koyarlar. Yıllarca sürecek sıkıntıların doğmasına vesile olanlar, hazımsızlık gösteren siyasetçilerdir. Hele bazıları vardır ki, bunlar burunlarından kıl aldırmaz, Denizli horozu gibi erken öter, sonra da başlarını zor kurtarırlar. Bazıları eskiden olduğu gibi asılır, bazıları cezaevlerinde ömür tüketirler.
Böyle bir duruma düşmemek için ülkede:
· Yazma – çizme – konuşma hür olmalıdır.
· Herkes hukuki düzenlemelere saygı göstermelidir.
· Dayatmacı yönetimlerden uzak durulmalıdır.
· Kardeşlik hukuku ihlal edilmemeli, birlik beraberlik içinde olunmalıdır.
· Yöneticiler müşfik olmalı, sabırlı olmalı, dava açma tenezzülünde bulunmamalıdır.
· ‘Kanun benim’ anlayışından herkes uzak durmalı, böylece kanun hâkimiyeti sağlanmalıdır.
· Yöneticiler işe alımlarında herkese eşit mesafede durmalı, politik anlayıştan vazgeçilmelidir. Ehliyete önem verilmeli, sadakat, biat anlayışından uzak durulmalıdır.
· Gücü elinde tutanlar siyasetçilere gözdağı vermemeli, siyasetçiler de etik ve estetik ölçülere dikkat ederek konuşmalı, yazmalıdır. Siyasette herkes baskı altında olmadan icra-i faaliyet göstermeli, fikrinden dolayı tevkif edilenler varsa derhal tahliye edilmeli, ilgili kararın verilmesi mahkemelere bırakılmalı, mahkemeleri siyasi baskı altında bırakacak açıklamalardan uzak durulmalıdır.
· Güçlü olanlar ‘istediğim her şeyi yaparım veya yaptırırım’ gibi baskıcı anlayıştan uzak durmalıdır. Çünkü biz büyük bir milletiz, ihtilaflarımız da olabilir. Bunların çözümü noktasında, meşveretle halledilmez ise, işi adalete intikal ettirmek, o zaman gerekir.
Bu hususlara dikkat edilmezse, toplum frensiz hale gelir. Elbette toplumu gerecek davranışlardan herkes uzak durmalıdır. Çünkü ülke hepimizin, bayrak hepimizin… Bunlara şaşı bakanlara da, ülke insanlarımızı katledenleri de affın şümulüne almaya çalışanlara da dikkat etmeliyiz, dayatmalara karşı dik durmayı da bilmeliyiz.
Milletimize korku ülkesi olmaktan uzak durmalıyız. Birbirimizin derdi ile hemdert olmalıyız. Tabii afetler karşısında birliğimizi, dirliğimizi muhafaza etmeliyiz. Gücümüzü şahsi menfaatimiz için değil, ülkenin selameti için kullanmalıyız. Ufak tefek ihtilafların halli için mahkemeleri meşgul etmemeliyiz. Affedici olmalı, intikam alıcı olmaktan uzak durmalıyız. Çünkü biz kardeşiz.
Birbirimizin kederi ile hemdert olmalıyız, her konuda birbirimizi korumalıyız. Her türlü felaketlere karşı birlikte dik durmalıyız. Depremlerde, yangınlarda kucak kucağa gelip, yardımlaşmalıyız. Bolu Kartalkaya’daki otelde feci şekilde ölen 78 vatandaşımızın acısını yüreklerimizde yaşamalı, elden geleni yapmaya çalışmalıyız. Çünkü biz kardeşiz.
Elbette suçlular bulunmalı, dâhili olan yöneticilerimiz de hesaba çekilmelidir. Bu gibi meselelerde merhamet kapılarımızı kapatmalıyız. Acımız büyüktür, ölenlerimize rahmet diliyoruz.
Özetle deriz ki:
1- Adalet temeli üzerinde oturan toplumlarda, mahkemelere ve cezaevlerine ihtiyaç duyulmaz.
2- Ancak adaletin merhamet ve itimat telkin etmesi gerekir.
3- Torpilin, rüşvetin geçmediği adalet sayesinde toplum selamete, refaha ve saadete ulaşır.
4- Affın da en güzeli hasmını ezmeye gücü varken, yapılandır. Çünkü gücünü kullanarak hareket edenlere zalim denmektedir, onlara iltifat edilmez, edilirse zulme dâhil olunur.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; insanlar birbirlerine karşı husumetle değil, sevgi ve muhabbetle yaklaşmalı, gücü intikam vasıtası yapmaktan uzak durulmalıdır. Acımızı, sevincimizi paylaşmaktan haz duymalıyız. Tesanütten, teavünden uzak durmamalıyız, ceplerimizdeki akrepleri çıkarıp atmalı, yardıma koşmalıyız.
A. Nihat Asya’nın dediği gibi:
‘Zâlim’ demedim kimseye ‘hain’ demedim
Vurdun bana ey el ‘ne bu hâlin’ demedim
İnsanlık için duâ duâ yalvardım
Tel’îne ve bedduaya ‘âmin’ demedim
Bizler de milletin hayrı için ellerimizi semaya kaldırarak dua edelim, Allah’a her türlü afetlerden bizi koruması için niyazda bulunalım. Af kapılarımızı açık tutalım. Çünkü: “af husumetin kılıcıdır.”
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 27.01.2025